Doğumu, Ailesi, Çocukluğu | rifai.org | Rifai Sufi Web Sitesi

Rifai .org / Seyyid İbrahim Dussukî Hazretleri

Rifai Sufi Web Sitesi

Doğumu, Ailesi, Çocukluğu

Dussukîye tarikatının pîri Seyyid İbrahimi Dussukî Hazretleri, Hicri 633 (Miladi 1236) senesi, Şaban ayının otuzuncu gecesi, Mısır’da Nil nehrinin batısındaki Dussuk köyünde dünyaya gelmiştir.

Hazret-i Hüseyin vasıtası ile nesebi Peygamber Efendimize (S.A.V.) dayandığı için Seyyiddir. Künyesi, Burhaneddin İbrahim bin Ebü’l Mecd Abdülaziz ed Dussukî şeklindedir. Kendisine, ‘hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayıran’ anlamına gelen Burhanneddin nisbesi verilmiştir. Silsilesi şöyledir: İbrahim bin Ebu’l Mecid, bin Ali, bin Ebu Neccar, Musa Kazım, Cafer Üz Zeki, Ali bin Muhammed Cevad, Ali Rıza, Musa Kazım, Caferi Sadık, Muhammed Bakır, Zeynel Abidin, Hz. Hüseyin (r.a.), Emirül Müminin Hz.İmam-ı Ali (r.a.) ile Hz. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) kızı Hz. Seyyide Fâtıma (r.a.).

Dindar bir ailenin evlâdı olarak dünyaya geldi. Babası Seyyid Ebü’l-Mecid, Rifai tarikatına mensub olup, aynı zamanda Ahmed er-Rifai Hazretleri’nin (k.s.) halifesi konumunda bulunuyordu. Zamanının âlim ve evliyâsından Muhammed bin Hârûn, Seyyid İbrahim’in babası Ebü’l-Mecid Hazretlerini nerede görse hürmeten ayağa kalkardı. Bir süre sonra bu âdetinden vazgeçti. Sebebi sorulduğunda; “Önceleri, Ebü’l-Mecid’in temiz sulbünden zamanın evliyâsının büyüklerinden olacak bir çocuğun doğacağını görmüştüm. Bu çocuğun nûru Ebü’l-Mecid’de idi. Bu nûra hürmeten, onu görünce ayağa kalkardım. Fakat şimdi bu nûr, Ebü’l-Mecid’den hanımına intikâl etmiş bulunmaktadır” buyurdu.

Seyyid İbrahim Dussukî Hazretleri’nin doğumundan bir gün sonra idi. Halk, o gün Ramazân-ı şerîf olup olmadığı konusunda tereddüt içindeydi. Hilâlin görünüp görünmediğini sormak için, Muhammed bin Hârûn’a gidildi. O da keşf yoluyla Seyyid Burhâneddîn’in doğduğunu anlayıp, gelenlere şöyle dedi: “Dün gece mübârek bir çocuk dünyâya geldi. Gidin, onun süt emip emmediğini öğrenin.” Annesi evliyânın büyüklerinden Ebü’l-Feth Vâsıtî’nin kızı Seyyide Fâtıma hanım idi. Gidilip sorulduğunda, muhterem annesi üzgün bir şekilde; “Bugün fecr vaktinden beri hiç emmedi” dedi. Durum Muhammed bin Hârûn’a bildirildiğinde, şöyle dedi: “Seyyide Fâtıma hanım üzülmesin. Akşam olunca çocuğu emer. Ramazân-ı şerîfin birinci günü olduğu için, çocuk emmemiştir.” Böylece Ramazan’a girildiği anlaşılmış oldu.

Seyyid İbrahim Hazretleri, “El-Hakâyık” adlı eserinde şöyle der: “Hem babamın sulbünde, hem de annemin rahminde iken, Allahü teâlâ bana pek çok lütuf ve ihsânlarda bulundu. Doğduğum zaman hilâlin göründüğü daha anlaşılmamış iken, o gün Ramazan’ın başladığını insanlara müjdeledim. Bu benim dünyâya gelişimin ilk kerâmetiydi. Altı yaşıma gelince, Allahü teâlâ, bana yüce âlemde vuku bulan şeyleri gösterdi. Sekiz yaşımda iken, Levh-i mahfûzu ve onda olan şeyleri müşâhede ettim. Dokuz yaşımda, semâ ve onda olan şeylerin sırrını çözdüm. Fakat asıl olanlar, ondört yaşımda iken oldu. Bunlar, Rabbimin bana sonsuz ihsânlarından birkaçıdır. Bu ihsânlarından dolayı Allahü teâlâya hamd ederim.”

Dussukîye